Resmi Nikah Yapılmasına Rağmen Evlilik Birliğinin Fiilen Gerçekleşmemesi Halinde Boşanma

Türk Medeni Kanunu’nun 142. maddesine göre; evlenme, tarafların olumlu sözlü cevaplarını verdikleri anda oluşur. Bu durumda resmi nikâh şartlarını taşıyan ve söz konusu iradelerini nikâh memuru önünde beyan eden kişiler, söz konusu andan itibaren evli olmaktadır. Hukukumuzda evliliğe bağlanan birtakım yasal düzenlenmeler bulunmaktadır. Bununla birlikte söz konusu evliliğin sona ermesi, bir başka deyişle boşanmanın sonuçları da ilgili yasalarda detaylı şekilde düzenlenmiştir.

Uygulamada kimi zaman ve çeşitli sebeplerle, taraflarca düğün yapılmaksızın, bir başka deyişle fiili bir evlilik birlikteliği henüz gerçekleşmeden önce resmi nikâh yapılmakta, düğün ve fiili birliktelik daha sonra gerçekleşmektedir. Ancak tarafların düğün ve fiili birlikteliğin gerçekleşmesinden önce boşanma talepleri gündeme gelebilmektedir. Böyle bir durumda ise boşanmanın nasıl ve hangi şartlarla gerçekleşebileceği hususu sıklıkla karşımıza çıkmaktadır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, taraflarca fiilen evlilik hayatına başlanılmasa dahi, taraflar evlenmenin tüm hukuki sonuçları ile bağlıdır. Dolayısıyla tarafların boşanmaları halinde uygulanacak hukuk kurallarında, tarafların fiilen evlilik hayatına başlamamasının bir önemi bulunmamaktadır. Taraflar birbirinden boşanmayı talep edebileceği gibi, boşanmaya bağlı mal rejimi ve nafaka gibi taleplerini de birbirlerine karşı ileri sürebilirler. Taraflar arasındaki resmi nikâh bir yıl ve daha uzun süredir devam ediyor ise, taraflar anlaşmalı olarak boşanabileceği gibi, söz konusu dava çekişmeli boşanma davası olarak da görülebilmektedir. Uygulamada resmi nikâh olmasına rağmen fiili bir evlilik hayatının başlamaması halinde görülecek boşanma davalarında Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinde düzenlenen “Evlilik Birliğinin Temelden Sarsılması” hukuki sebebine dayanılmaktadır.

Bilindiği üzere; mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir. Yine boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Boşanmaya ilişkin söz konusu taleplerde, tarafların fiili bir evlilik hayatının başlamaması önem arz etmemektedir. Burada evlilik birliğinin kurulmamasında hangi tarafın daha kusurlu olduğunun tespiti gerekmektedir. Hâkim, taraflardan birinin daha kusurlu olduğuna kanaat getirebileceği gibi, evlilik birliğinin kurulmamasında her iki tarafın da eşit kusurlu olduğuna karar verebilir. Eşit kusur halinde ise, tarafların birbirlerine yönelik tazminat ve nafaka talepleri reddedilecektir.

Mal rejiminin tasfiyesi ise yine yasanın öngördüğü kurallar çerçevesinde gerçekleşecektir. Uygulamada taraflar arasında karşılaşılan önemli bir ihtilaf da, eşlerin ya da ailelerinin nişan merasimi esnasında veya sonrasında birbirlerine verdikleri alışılmışın dışındaki hediyelerin iadesi hakkındadır. Türk Medeni Kanunu’nun 121. maddesine göre; nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir. Oysa taraflar arasında resmi nikâh yapılması ile birlikte nişanlılık hali evlilik ile sona ermekte ve tarafların söz konusu hediyelerin iadesini birbirlerinden talep etmesi olanaklı değildir. Yine yerleşik yargı içtihatları uyarınca; evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır ve koca tarafından söz konusu ziynet eşyalarının iadesi talep edilememektedir.

Dolayısıyla evlilik birliği fiilen kurulmasa dahi, taraflar arasında önceden resmi nikâh yapılması halinde, taraflar arasında Türk Medeni Kanunu anlamında gerçekleşen geçerli bir evlenme akdinden söz edilir.

Bu bağlamda tarafların boşanmayı talep etmesi halinde, boşanmaya ilişkin tüm yasal sonuçlar söz konusu evliliklere de uygulanmakta olup, fiilen bir evlilik birliğinin oluşmaması, boşanmanın şartları ve sonuçları açısından herhangi bir farklılığa neden olmamaktadır.